YÜKSEKKAYA LAW OFFICE KÜTÜPHANE

HUKUK

Sivas Olayları Davası Savunması

İncelenen belge, Avukat Muhammet Emin Özkan tarafından Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Reisliği'ne sunulan ve Sivas Olayları Davası'na ilişkin sanıklar Muhsin Erbaş, Adem Kozu ve Eren Ceylan adına hazırlanan bir savunmadır.

**Savunmanın ana hatları ve vurgulanan noktalar şunlardır:**

* **Sivas Olaylarının Kaynağı ve Süresi:** Savunma, olayların sadece 1-2 Temmuz 1993 tarihleri arasında cereyan eden bir vaka olarak ele alınmasının yetersiz olduğunu, TCK 146. maddesinin uygulanması için olayın ideolojik ve siyasi boyutunun, gerçek ve tüzel kişilerin eylemlerinin derinlemesine tahlil edilmesi gerektiğini belirtmektedir (Sayfa 2-3).
* **Pir Sultan Abdal'ın Siyasi Kişiliği:** Savunmanın önemli bir bölümü, şenlikleri düzenleyen derneğe adını veren Pir Sultan Abdal'ın sadece bir halk ozanı değil, 16. yüzyılda Anadolu'da İran şahları adına Osmanlı'ya karşı ayaklanmaya çağıran, bölücülük yapan siyasi bir önder ve lider olduğu tezine ayrılmıştır. Pir Sultan'ın siyasi tercih ve eylemlerinin bölge halkını ikiye böldüğü ve Sivas Olayları'nın kaynağının bu 500 sene önceki bölücü siyasi düşüncelerde yattığı iddia edilmektedir (Sayfa 3-6). Yazar, Sivas yöresindeki farklılaşmanın mezhep değil, siyasi tercihlerden kaynaklandığını vurgular (Sayfa 6-7).
* **Pir Sultan Abdal Derneği:** Derneğin amacının Pir Sultan'ın ozan kişiliği etrafında sanat faaliyeti değil, siyasi kişiliği etrafında kümelenmek olduğu öne sürülmektedir. Derneğin tüzüğünün mahkemece celbedilmemesi eleştirilmiş, dernek yetkililerinden Ali Balkız'ın TDKP davasından 5 yıl ceza aldığından bahsedilerek derneğin masum ve yasal bir yol izlemediği iddia edilmiştir (Sayfa 8-10). Derneğin, Pir Sultan'ın Safeviye Devleti'nin hükümranlığı özlemini çekmesi gibi, Türk devletine karşı "bağımsız Alevistan devleti" idealinin peşinde olduğu ve bunun için siyasi faaliyet gösterdiği ileri sürülmüştür. "Kızılyol" dergisinden alıntı yapılarak "Anadolu Alevistan'ı ulusunun devrimci yayın organı" olduğu ve haritasının Sivas, Tokat, Çorum gibi illeri kapsadığı belirtilmektedir (Sayfa 15-18).
* **Şenliklerin Niteliği:** Şenliklerin, devrim şehitleri ve terör örgütü militanlarına saygı duruşu yapılması, Stalin, Lenin, Che Guevera posterlerinin kullanılması nedeniyle sanat değil, siyasi bir faaliyet olduğu savunulmuştur (Sayfa 15).
* **Halkın Tepkisi:** Sivas halkının kitlesel tepkisinin (15.000 kişilik yürüyüş), otelin yakılması değil, derneğin yıkıcı, bölücü siyasi düşünceleri ve dini tahkir unsurlarına karşı olduğu belirtilmiştir (Sayfa 15-18). Ayrıca Pir Sultan'ın görüşlerini tasvip etmeyen kesimin tahrik edildiği ve Hızır Paşa ya da Hz. Muaviye Derneği örneğiyle, Ali Baba Mahallesi'nde benzer bir şenlik düzenlenmesinin yaratacağı tepki karşılaştırılarak dernek faaliyetinin yasalara aykırı olduğu savunulmuştur (Sayfa 14).
* **Sağ Kalanların İfadeleri ve Komite:** Olaydan kurtulanların (Battal Pehlivan, Edibe Sulari, Lütfi Kaleli) kitap ve ifadelerinden alıntılar yapılarak, kurtulma imkanları olmasına rağmen, "Ya hep beraber, ya hiçbirimiz. Kurtulmak yok tek başına" ideolojisiyle otelde kaldıkları, bunun "geleceğe dönük büyük ve gizli bir ideal" için yapıldığı iddia edilmiştir. Bu kişilerin ölümü beklerken mızıka çalmaları, listeler hazırlamaları gibi davranışları "psikopatolojik anlayışın sahipleri" olarak nitelenmiş ve ölümlerden oteli boşaltmalarını engelleyen komite üyelerinin sorumlu olduğu öne sürülmüştür (Sayfa 24-28, 38-39).
* **Aziz Nesin'in Şenliğe Çağrılması:** Ali Balkız'ın ifadelerine dayanarak, Aziz Nesin'in "devrimci, demokratik, yurtsever sosyalist kişiliği" ve "Türkiye'nin laik bir ülke olmadığı, Alevilere haksızlık yapıldığı" yönündeki görüşleri nedeniyle, salt fikirleri değil, siyasi eylem ve faaliyetleri sebebiyle şenliğe çağrıldığı belirtilmiştir (Sayfa 33, 35).
* **Laiklik Tartışması ve TCK 146:** Savunma, TCK 146. maddesinin tatbikine gerekçe olarak ölümlerin gösterilmesini hukuka aykırı bulmuş ve halkın tepkisinin laikliği yıkmaya yönelik değil, laikliğin teminat altına aldığı din ve vicdan özgürlüğünün ihlaline karşı olduğunu iddia etmiştir (Sayfa 22, 49). Savunmanın sonunda laikliğin tarihi gelişimi, tanımının olmaması ve batılı düşünürler tarafından eleştirileri genişçe yer almıştır. Laikliğin Türkiye'de Batı'daki gibi toplumsal bir değişimin sonucu değil, yasa iradesiyle kabul edilmiş "kutsallaştırılmış" bir kavram olduğu eleştirisi yapılmıştır (Sayfa 40-55).