6284 SAYILI KANUN: SOMUT DELİLİN HİÇE SAYILMASI VE ÇÖZÜM
6284 Sayılı "AİLENİN KORUNMASI VE KADINA KARŞI ŞİDDETİN ÖNLENMESİNE DAİR KANUN", bilenler tarafından malum olan bir kanundur. Bu kanunu bir kez olsun zahmet edip (ki bu kanun hakkında yorum yapanların % 90'ı okumamıştır) baştan sona okuyan bir hukukçunun tespit edeceği ilk konu şudur: Türk Hukukundaki Somut Delil Teorisi Yerle Bir Edilmiştir!
6284 Sayılı Kanun, bir çok tedbir kararını düzenlemekte olup, düzenlenen bu tedbir kararlarının "acil" ve "önemli" olduğu konusunda hiçbir tartışma yoktur.
6284 Sayılı Kanun'da belirtilen tedbir kararlarının verilmesi için mahkemece, herhangi bir delil aranması, zorunlu değildir. Ailenin ve kadının korunması konusunda acil bir koruma kararının alınması için delil tartışmasına gitmek, zaman kaybettirecek ve delil bulunana kadar tedbir kararı alınmasındaki fayda, ortadan kalkabilecektir. Bu nedenle, kararın alınırken delil araştırmasına gitmeyip, doğrudan doğruya talep ile derhal tedbir kararının alınmasının "kadının beyanı esastır" kavramı ile bir ilgisi yoktur ve ilgisi olmaması da gerekir.
Kanunun temel amacının "acil ve önemli" bir tehlikeye karşı alınması gereken bir tedbirin derhal alınması olduğu ve burada cinsiyet ayrımı yapılmadığını, kanunun tedbirlere ilişkin hükümlerinde başvuran kişinin cinsiyetine göre bir ayrım yapmamasından kolayca anlayabilmekteyiz.
Buraya kadar bir sorun yoktur. Fakat sorun, bu aşamadan sonra başlamaktadır.
Yığınla mahkeme kararı ve yaşanan olayla sabittir ki, özellikle kadına yönelik pozitif ayrımcılık adı altında, 6284 S.K.'nun hükümleri, kötüye kullanılmaktadır. Açılacak boşanma davasında kullanılmak üzere bir delil oluşturmak, kendini mağdur göstermek hatta evli iken başka bir karşı cinsle ilişkisini ortak konutta yaşamak için dahi 6284'e dayanak tedbir kararı alanları, internette kısa bir araştırma yaparak görebilirsiniz.
Kanun, verilen bu tedbir kararlarına karşı itiraz hakkını öngörmüştür. Ancak, itiraz incelemesinin Aile Mahkemeleri tarafından hukuka uygun yapıldığını söylemek, mümkün değildir. Zira, 6284 S.K.'na göre alınan tedbir kararlarına karşı itirazların ancak ve ancak % 10'u dahi bulmayan oranlarda itirazın kabulüne karar verilmektedir. Bu, itiraza başvuranların haksızlıklarından değil, 6284'e göre alınan tedbir kararının kaldırılmasının, bir "suç"muş gibi algılanması ve özellikle alınan tedbir kararını kaldıran hakimlerin sosyal medyada hukuksuz olarak linç edilmesindendir.
Bu hukuksuz durumun artık son bulması için yapılması gereken en doğru yol, bize göre şudur:
Tedbir kararı başvurusu için bir delil araştırması yapılması, tedbir kararının gecikmesine neden olabileceğinden dolayı, doğru olmayacaktır. Yani ister kadın ister erkek, elinde hiçbir delil olmasa da tedbir talebinin gereğinin yerine getirilmesi uygun olacaktır. ANCAK, lehine tedbir kararı verilen kişiye, eğer ilk başvurusu ile birlikte vermediyse, tedbir kararının verilmesinden sonra 3 gün içerisinde, tedbir kararını haklı çıkaracak somut delilleri tedbir kararını veren mahkemeye ibraz etmesi için süre verilmeli, eğer bu süre içerisinde somut deliller sunulamaz ya da sunulan deliller tedbir kararını haklı çıkaracak nitelikte değil veya somut delil değil ise, tedbir kendiliğinden ortadan kalkmalı, tedbir hakkını kötüye kullanana da bir cezai yaptırım öngörülmelidir.
Kanunda sayılan tedbir kararlarına bağlı sınırlamaların ağır oluşu ve ihlalleri durumunda hapis gibi tehlikelerin ortaya çıkması nedeniyle, bir kişinin hiçbir delil olmadan Anayasa ve Uluslararası Anlaşmalar ile korunan haklarının uzun süre mahrum edilmesi (ortak konuta girmeme, müşterek çocukla iletişime kurmama gibi) hukuki değildir. Bu nedenle, tedbir kararı isteyen ve kararı başvuru ile hemen alan kişinin, 3 gün içerisinde somut delillerini sunmasının istenmesi, somut deliller sunulur ise alınan kısa süreli tedbir kararının daha uzun (30 gün vs.) hale getirilmesinin sağlanması için, eğer somut delil yok ise aleyhine tedbir kararı verilen kişinin haklarının daha fazla kısıtlanmaması için, elzemdir.
UYAP'ın nimetlerinden faydalanarak, bu durumu dahi kötüye kullanacakların önüne de rahatça geçilebilir. Artarda tedbir talebinde bulunan kişinin ikinci ve/veya sonraki talepleri, birinci ve/veya önceki tedbir taleplerine bir somut delil sunup sunmadığına göre değerlendirilmeli, bu hakkı daha önce kötüye kullananların yeni tedbir istemleri, buna göre değerlendirilmelidir.
Bir kişi hakkında uygulanacak hukuki tedbirlerin usul ve şartları, kanunlarımızda yer almaktadır ve hepsi "somut delil teorisi"ne bağlıdır. Somut delil yok ise, bir bireyin haklarının kısıtlanması yönünde mahkemelerin karar vermesi, yasaktır. Kanunlar açıkça somut delil aramaktadır. Fakat 6284 S.K.'nda bu anlayış tersine çevrilmiş, iddia sahibinin iddiasını ispatlaması zorunlu iken, 6284 S.K.'nda aleyhine tedbir kararı verilen kişinin kendi suçsuzluğunu ispat etmesi beklenmekte, alınan tedbir kararına karşı somut deliller sunulsa da itirazlar, önceden yazılmış matbu kararlar ile reddedilmektedir.
Bireyin özgürlüğüne dair hiçbir somut delile dayanmadan verilen bir kısıtlama kararının delillendirilmesi zorunluluğunun kabulü, aleyhine tedbir kararı verilen kişinin verilen kararın hukuka uygun olmadığını yani suçsuzluğunu ispat etmesini beklemekten çok daha hukuki ve diğer kanunlarda geçen "somut delil" teorisine de uygun olacaktır.
YORUM GÖNDER