

AZMETTİRENİN YANINDA ÇALIŞAN - CMK 150/1 UYGULANMASI
6. Ceza Dairesi 2025/77 E. , 2025/4350 K.
Yapılan ön inceleme neticesinde; sanıklar hakkında kurulan hükümlerin temyiz edilebilir olduğu, temyiz edenlerin hükümleri temyize hak ve yetkilerinin bulunduğu, temyiz istemlerinin süresinde olduğu, temyiz istemlerinin reddini gerektirir bir durumun bulunmadığı tespit edilmekle, gereği düşünüldü:
1-Sanık ... Hakkında Sanık Müdafiinin Vekalet Ücretine Yönelik Temyiz Talebinin İncelenmesinde,
Sanık hakkında aynı dosyada Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 23.12.2015 tarihli ilâmıyla yağmaya kalkışma suçundan onama hükmü bulunduğu anlaşılmakla vekalet ücretine karar verilmemesinde yasaya aykırılık bulunmadığı düşünülerek yapılan incelemede,
Yapılan yargılamaya, mahkemenin soruşturma sonunda oluşan inanç ve takdirine, hükmün gerekçesine göre, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün Tebliğname'ye uygun olarak oy birliğiyle ONANMASI,
2-Sanık ... Müdafiinin Temyiz Talebinin İncelenmesinde,
Mahkemenin kabulüne göre; sanıklar ..., ... ve ...’in sanık ... ... tarafından tahsili için kendilerine verilen müşteki ...’e ait senetleri tehdit kullanarak tahsil etmek istedikleri bu amaçla müştekinin bürosuna gidip tahsilat amaçlı olarak silahla tehdit yoluyla yağmaya teşebbüs suçunu işlemişlerdir. Sanık ... dışındaki sanıkların eylemi yağmaya teşebbüs olarak görülmüştür. Sanık ... ile müşteki arasında alacak borç ilişkisi bulunduğundan ve alacağın tahsili amacıyla hareket ettiğinden sanık ...'in eylemi 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun (5237 sayılı Kanun) 150. maddesi yollaması ile silahla ve birlikte tehdit suçuna azmettirmek olarak kabul edilmiştir.
Dairemize göre sübuta erdiği kabul edilen ve nitelikli yağmaya teşebbüs oluşturan fiilin katılanın iş yerinde ve birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmeye teşebbbüs edilmesi sebebiyle, 5237 sayılı Kanun'un 149/1-c-d ve 35/2. maddeleri kapsamında nitelikli yağmaya teşebbüsün varlığını kabul etmek gerekecektir.
5237 sayılı Kanun'un kabul ettiği iştirak teorisine göre ve özetle ifade etmek gerekirse;
-Azmettiren, işlenen suçun cezası ile cezalandırılır. (m.38/1)
-Azmettiren, aynı zamanda müşterek fail olarak, azmettirdiği fail ya da faillerle birlikte suçu işlemişse “Failliğin, şerikliğe nazaran önceliği prensibi” uyarınca, azmettiren olarak değil, yalnızca müşterek fail sıfatıyla cezalandırılır.(m.37)
-Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen (veya daha az ceza almasını sağlayan) kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır(m.40/1)
-Yağma suçunda, kişinin bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması, daha az ceza verilmesini gerektiren bir nitelikli hâldir.(m.150/1)
-Azmettiren bir hukuki ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla hareket etse bile, failin, alacaklı ticari işletmenin diğer ortağı ya da mirasçı (baba-oğul-kardeş gibi) ve benzeri bir sıfatla hukuki ilişkinin tarafı olmaması halinde, işlenen yağma suçuna azmettirmeden sorumlu tutulacak, buna mukabil azmettiren aynı zamanda müşterek fail olarak tehdit ve/veya cebir kullandığı taktirde, “failliğin şerikliğe nazaran önceliği prensibi” uyarınca müşterek fail sıfatıyla cezalandırılacağından TCK’nın 40/1. maddesi uyarınca, aynı Kanun’un 150/1. maddesinden yararlanacak, hukuki ilişkinin tarafı olmayan diğer fail ya da müşterek failler ise; kendi işledikleri, 149. madde kapsamındaki nitelikli yağma suçundan sorumlu olacaktır.
Nitekim bu husus, Prof. Dr. İ. Özgenç’in, “Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler” isimli eserinde aşağıdaki gibi örneklerle açıklanmıştır:
“ ... Örnek olay 4. A, C’den alacağını hukuk yollarına başvurarak tahsil edemez; bu sebeple, B ile birlikte C’ye cebir uygulayarak alacağın tahsil ederler. Bu örnek olayda, alacaklı olan kişinin, A’nın alacağını tahsil amacıyla borçluya cebir veya tehdit uygulamış olması halinde, TCK, madde 150, f. 1 hükmünden yararlanacağıda kuşku yoktur. Ancak, A’nın alacağının tahsili amacıyla ve onunla birlikte C’ye cebir uygulayan B’nin de TCK, madde 150 f. 1 hükmünden yararlandırılamaz. Bu gibi durumlarda gerçekten alacaklı olan kişi (A) ile birlikte hareket eden B de, kendi alacağı olmasa bile, aynı amaçla hareket edebilir. Ancak, m.150 f. 1 ifadesine göre, alacağın failin kendisine ait olması gerekmektedir. Bu nedenle, müşterek failerden sadece A bakımından TCK, madde 150 f. 1 hükmünü uygulamak gerekir.
Keza, A, C’den hukuk yollarına başvurarak tahsil edemediği alacağını tahsil hususunda B ile belli bir “komisyon” karşılığında ve gerektiğinde çeşitli zorlama yöntemlerine başvurulacağı öngörüsüyle ve zımmi kabulüyle anlaşır. B de bunun üzerine, cebir ve tehdit kullanarak C’den alacağı tahsil eder.
“Çek senet mafyası” gibi bir oluşum çerçevesinde belirli bir yüzde karşılığında gerektiğinde cebir veya tehdit kullanarak tahsilat işi gerçekleştiren kişi (B) hakkında TCK, madde 150, f. 1 hükmüne istinaden değil, TCK, madde 149 hükümlerine istinaden cezaya hükmetmek gerekir. Zira azmettiren (A) alacağını tahsil amacıyla hareket etmiş olsa bile, fail (B) azmettirenin alacaklı olup olmadığına bakmaksızın, paranın tahsil edilebilirliğinin ve tahsil karşılığında alacağı payı göz önünde bulundurarak yağma suçunu işlemektedir. Fail, azmettirenin alacağını tahsil amacıyla hareket ettiğini bilse bile, kendi fiili bakımından bu amaç söz konusu olmadığı için, TCK; madde 150. hükümlerinden yararlanamaz.
Keza, paranın tahsil işinin belirli bir komisyon karşılığında bir başkasına havale edilmesi ve havale edilen kişinin de borçluya cebir veya tehdit uygulaması halinde ise, işlenen suç yağma suçu olduğu için, azmettiren de TCK, m. 149 hükümlerine istinaden cezalandırılacaktır.”(a.ge. 16. bası, sahife; 604-605)
Hukuki ilişkinin tarafı olan azmettirenin yanında çalışan işçinin 5237 sayılı Kanun'un 150/1. maddeden yararlanması gerekip gerekmediği hususu tartışmalıdır. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 23.05.2017 tarihli ve Esas 2017/6-91, Karar 2017/291 sayılı kararına konu teşkil eden olayda, alacaklı ve müşterek fail/azmettiren olan sanığın işletmesinde işçi olarak çalışan ve diğer müşterek fail olan şerikin de 5237 sayılı Kanun'un 150/1. maddesinden sorumlu tutulmasıyla yetinilmesi gerektiğine hükmetmiştir.
Bu izahattan sonra somut olay değerlendirilecek olursa;
Oluş ve dosya içeriğine göre;
Haklarında verilen mahkûmiyet hükmü dairemizce onanarak kesinleşen sanıklar ..., ... ve ...’in sanık ... ... tarafından tahsili için kendilerine verilen müşteki ...’e ait senetleri tehdit kullanarak tahsil etmek istedikleri bu amaçla müştekinin bürosuna gidip tahsilat amaçlı olarak silahla tehdit yoluyla yağmaya teşebbüs suçunu işledikleri belirlenmiştir.
Açıklanan nedenlerle;
Şikâyetçi ...’e karşı işlenen nitelikli yağmaya teşebbüs suçunun müşterek falilleri olan sanıklar ..., ... ve ...’in 5237 sayılı Kanun'un 37/1. maddesi delaletiyle 149/1-a-c-d-f ve 35/2., maddelerinden cezalarının kesinleştiği, bununla beraber bozma ilâmı sonrası bahse konu suça azmettiren sıfatıyla sanık ... ...’nin ise; aynı Kanun’un 38. maddesi delaletiyle 149/1-a-c-d ve 35/2. maddeleri uyarınca nitelikli yağmaya teşebbüs suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi gerekirken, 5237 sayılı Kanun'un 150/1. maddesi delaletiyle 106/2-a maddesinden hüküm kurularak eksik ceza tayini,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ... müdafiinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenle Tebliğname'ye aykırı olarak, oy çokluğuyla BOZULMASINA,
Temyiz edenin sıfatı gözetilerek 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 326/son maddesi uyarınca sonuç ceza miktarı açısından sanığın kazanılmış hakkının korunmasına,
Dava dosyasının, Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,
22.04.2025 tarihinde karar verildi.
(Karşı Oy) (Karşı Oy)
K A R Ş I O Y
Dosya münderecatı bir bütün olarak değerlendirildiğinde;
Dairemizin 2014/4531 Esas ve 2015/46343 Karar numaralı ilâmı ile temyiz dışı sanıklar ..., ... ve ... hakkında şikâyetçi ...’e yönelik eylemleri nedeniyle ilk derece mahkemesince tesis edilen yağmaya teşebbüs suçundan mahkûmiyetlerine dair hükmün onanmasına karar verildiği,
Sanık ... ... hakkındaki yağmaya teşebbüs suçundan mahkûmiyete ilişkin yapılan temyiz incelemesinde ise; “... Müştekilerin iddialarına göre, kendilerinden ilk etapta 500 milyar, sonrasında ise yine 500 milyar olmak üzere toplamda 1 trilyon lira para talep edildiği buna karşın borçlarının en son yapılan yenileme işlemine göre 750 milyar lira olduğunu belirttikleri, kendilerine alacağın dayanağı olarak verilen senet ve çek fotokopilerinin ise bir kısmının açık hesap teminatı, bir kısmının ise ödenmiş veya uzatılmış olmasına karşın iade alınmamış evrak fotokopisi olduğunu ileri sürmüş olmalarına karşın, sanık ...’nin aşamalarda suçlamayı hiç kabul etmemiş ve diğer kişileri tanımadığını ve azmettirmediğini ileri sürmüş olması karşısında,
Sanık ... ile müştekiler arasında, hangi şirketleriyle ticari ilişkiye girdikleri, aralarında suç tarihi itibariyle alacak ve borç miktarının ne kadar olduğu, tahsil anına kadar işlemiş faiz ve yapılması gerekli masrafların neler olduğu, müştekilerden istenilen miktar ile sanığın alacağı arasında TCK'nın 150/1. maddesinin uygulanmasını gerektiren bir durum olup olmadığı gerekirse ticari defter, banka havale vs. dekontları, mevcut çek, senet ve taraflar arasında yapılmış sözleşmeler, ödeme fişleri gibi belgeler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırarak belirlendikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik incelemeyle yazılı biçimde hükümlülüğüne karar verilmesi” gerekçesiyle oy çokluğuyla bozulmasına karar verildiği,
Bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, Ankara 9.Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/141 Esas 2022/196 karar sayılı ilâmı ile sanık ... ...’nin azmettiren sıfatıyla 5237 sayılı Kanun'un 150. maddesi yollamasıyla 106/2-a, c, 62, 53. maddeleri gereğince 2 YIL 6 AY hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.
Temyiz incelemesine konu olayda ilk derece mahkemesinin oluşa ilişkin kabulünde ve suçun sübutunda sayın çoğunlukla aynı fikirde olmamıza rağmen, aramızdaki ihtilaf alacaklı olan sanığın azmettiren sıfatıyla yağma suçunu işlemesi halinde 5237 sayılı Kanun'un 150/1. maddesinden fayadalanıp faydalanamayacağı hususuna ilişkindir.
Somut olayda temyiz dışı sanıklar ..., ... ve ...’in sanık ... ... tarafından tahsil için kendilerine verilen müşteki ...’e ait senetleri tahsil amacıyla müştekinin bürosuna gidip silahla tehdit etmek suretiyle yağmaya teşebbüs suçunu işledikleri, sanık ... ile müşteki arasında alacak borç ilişkisi bulunduğu ve alacağını tahsili amacıyla hareket ettiği nazara alındığında, sanığın eyleminin 5237 sayılı Kanun'un 150/1. maddesinde düzenlenen hukuki ilişkiye dayalı alacağın tahsili amacıyla tehdit suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, hukuki alacağın söz konusu olması halinde sanığın azmettiren veya müşterek fail olarak suça katılması durumunda suç vasfı yönünden sanık hakkında farklı bir nitelendirmenin yapılamayacağı, 5237 sayılı Kanun'un 40/1. maddesindeki “bağlılık kuralı” veya “failliğin şerikliğe önceliği” prensibinin bu şekilde yorumlanamayacağı, zira 5237 sayılı Kanun'un 150/1. maddesindeki düzenlemenin özel norm niteliğinde olduğu, nitekim dairemizin yerleşik içtihatlarının da bu yönde olduğu, önceki bozma ilâmında bu hususta tereddüt söz konusu olmadığından azmettirmesi nedeniyle sanığın eyleminin de yağma suçunu oluşturup oluşturmadığı hususunun hiç irdelenmediği, bu anlamda sanık ... ... hakkında hukuki ilişkiye dayalı alacağın tahsili amacıyla tehdit suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün isabetli olduğu, bununla birlikte 5237 sayılı Kanun'un 66/1-e ve 67/4. maddesindeki 12 yıllık dava zamanaşımı süresinin sonra dolduğu anlaşıldığından kamu davasının düşmesine karar verilmesi gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan sanığın eyleminin yağmaya teşebbüs suçunu oluşturduğuna dair sayın çoğunluğun görüşüne iştirak etmiyoruz.
