

FİRARİ ÖRGÜT ÜYESİNE YARDIM ETMEK ÖRGÜTE YARDIM ETMEK SUÇUNA VÜCUT VERİR
3. Ceza Dairesi 2025/2588 E. , 2025/14301 K.
Yargıtay 3. Ceza Dairesinin, 17.12.2024 tarihli ve 2022/24627 Esas, 2024/18462 sayılı kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 06.03.2025 tarihli ve KD-3-2021/11633 sayılı itirazı üzerine yapılan inceleme neticesinde;
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun (5271 sayılı Kanun) 308 inci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen kanunî süresinde yapılan lehe itiraz başvurusu üzerine dava dosyası, aynı Kanun’un 308 inci maddesinin ikinci fıkrası gereği Dairemize gönderilmekle, gereği düşünüldü:
I. İTİRAZ SEBEPLERİ
İtiraz konusu uyuşmazlık; sanığa isnat edilen eylemlerin örgüte yardım suçunu oluşturup oluşturmadığına ilişkindir.
A- Silahlı Terör Örgütüne Yardım Etme Suçuyla İlgili Mevzuat
TCK'nın "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma" kenar başlıklı 220. maddesinin (7) numaralı fıkrası şöyledir:
"(Değişik: 2.7/.012 – 6352/85 md.) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır. Örgüt üyeliğinden dolayı verilecek ceza, yapılan yardımın niteliğine göre üçte birine kadar indirilebilir."
TCK'nın "Silâhlı örgüt" kenar başlıklı 314. maddesi şöyledir:
"(1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçları işlemek amacıyla, silahlı örgüt kuran veya yöneten kişi, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Birinci fıkrada tanımlanan örgüte üye olanlara, beş yıldan on yıla kadar hapis cezası verilir
... (4) Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçuna ilişkin diğer hükümler, bu suç açısından aynen uygulanır. "
3713 sayılı TMK'nın "Cezaların artırılması" kenar başlıklı 5. maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:
"3 ve 4 üncü maddelerde yazılı suçları işleyenler hakkında ilgili kanunlara göre tayin edilecek hapis cezaları veya adlî para cezaları yarı oranında artırılarak hükmolunur."
CMK'nın "Delilleri takdir yetkisi" kenar başlıklı 217. maddesi şöyledir:
"(1) Hâkim, kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırabilir. Bu deliller hâkimin vicdanî kanaatiyle serbestçe takdir edilir.
(2) Yüklenen suç, hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş her türlü delille ispat edilebilir."
B- Terör Örgütüne Yardım Suçunun Unsurları Bakımından Değerlendirilmesi
Silahlı terör örgütüne yardım etme suçu açısından bilme ve isteme şeklinde doğrudan kast aranmaktadır. 5237 sayılı TCK ile 5271 sayılı CMK'da kastın nasıl kanıtlanacağına ilişkin açık bir hüküm bulunmadığından, mahkemece sanığın hangi kastla hareket ettiği belirlenirken, somut olaya ilişkin bütün deliller ve veriler göz önünde tutularak değerlendirme yapılacaktır. Ceza hukuku sistemimizde, maddi gerçeğin ortaya çıkarılması bakımından delil serbestisi ilkesi ve bu ilke kapsamında delillerin serbestçe mahkemeler tarafından değerlendirilmesi kabul edilmiştir. Bu ilke gereği mahkemeler, sanığın kastını somut olayın özellikleri ile dış dünyaya yansıyan söz, davranış ve hareketlerini gösteren somut deliller ışığında tespit etmektedirler. Yargıtay Ceza Genel Kurulu da istikrar kazanan kararlarında kastın, her somut olayın şartları dahilinde sanığın olay öncesi, olay sırası ve olay sonrası davranışlarının ölçü alınarak belirlenebileceğini öngörmüştür (YCGK'nın 19.02.2019 tarihli ve 2017/10-972 Esas 2019/114 sayılı, 22.11.2018 tarihli ve 2017/10-723 Esas 2018/562 sayılı kararları).
Bu açıklamalar ışığında: FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensupları hakkında ülke çapında başlatılan soruşturma ve kovuşturmalar sırasında, güvenlik güçlerince aranan ve haklarında yakalama kararı bulunan şahısları, silahlı terör örgütü kapsamında arandıklarını ve haklarında yakalama kararı bulunduğunu bilerek barınmalarına yardım eden kişilerin örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme kastlarının açık oldugu, bu durumdaki kişiler açısından silahlı terör örgütüne yardım etme suçunun maddi ve manevi unsurlarının gerçekleştiği değerlendirilerek ortada hukuka aykırı ve cezalandırılabilir bir fiil bulunduğu kabul edilmelidir.
C-Şüpheden Sanık Yararlanır İlkesine Dair Açıklamalar
Şüpheden sanık yararlanır ilkesi çerçevesinde mahkemede oluşan şüphenin mahkumiyet hükmü lehine yenilememesi halinde, yüklenen fiilin sanık tarafından işlendiği sabit görülmediğinden, bu durumun lehine yorumlanması suretiyle sanığın beraatine karar verilecektir (Özen ATLIHAN, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Sisteminde Adil Yargılanma Hakkının Temel Unsuru Olarak Masumiyet Karinesi”, 2004, 8 (3-4), Atatürk Üniversitesi Erzincan Hukuk Fakültesi Dergisi, s. 295-296). Bu ilke, suçsuzluk karinesiyle de bağlantılı olup, ceza muhakemesinde suçsuzluk karinesi, güvence niteliğinde bazı neticeler meydana getirmektedir. Bu neticeler, ispat yükünün iddia makamında olması, susma hakkı, şüpheden sanığın yararlanması, tutuklulukta makul süreye riayet edilmesi ve hukuka aykırı delillere dayanma yasağı olup, bu güvenceler sayesinde güvenli bir muhakeme neticesinde sanığın cezalandırılması veya aklanması söz konusu olmaktadır (... ŞIK, “Suçsuzluk Karinesi”, 2012, (1), Uyuşmazlık Mahkemesi Dergisi, s. 139).
Bu kapsamda amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşmak suretiyle adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit görülen sanığı cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzeninin yeniden tesisini sağlamak olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri olarak şüpheden sanık yararlanır ilkesi kabul edilmektedir. Bu ilkenin esası, ceza yargılamasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi açısından dikkate alınması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin mutlaka sanık yararına değerlendirilmesi olup, oldukça geniş bir uygulama alanı olan bu ilke, yargılamaya konu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphenin bulunup bulunmadığı durumları yönünden de söz konusu olmaktadır. Sanığın bir suçtan mahkumiyetine karar verilebilmesinin temel koşulu, suçun hiçbir şüphe söz konusu olmayacak kesinlikle ispat edilmesi olduğundan, gerçekleşme şekli şüpheli bulunan ya da tam olarak aydınlatılmayan olaylar ve iddialar, sanığın aleyhine yorumlanmak suretiyle mahkumiyet hükmü kurulamayacağı gibi ceza mahkumiyeti, herhangi bir ihtimale değil, açık ve kesin bir şekilde ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp, diğer kısmının gözardı edilmesi suretiyle ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe ya da başkaca türlü oluşa olanak tanımayacak açıklıkta olmalıdır (YCGK 03.04.2024 tarihli ve 2018/1-162 esas 2024/156 sayılı kararı). Bu sayede şüpheden sanık yararlanır ilkesinin ceza muhakemesinde gerçekleştirilmesi söz konusu olacaktır. Ancak, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensupları hakkında ülke çapında başlatılan soruşturma ve kovuşturmalar sırasında, güvenlik güçlerince aranan ve haklarında yakalama kararı bulunan şahısları, silahlı terör örgütü kapsamında arandıklarını ve haklarında yakalama kararı bulunduğunu bilerek barınmalarına yardım eden bir kişi açısından örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme kastının açık olduğu ve silahlı terör örgütüne yardım etme suçunun oluştuğu konusunda herhangi bir şüphe bulunmadığı, dolayısıyla bu durumda şüpheden sanık yararlanır ilkesinin uygulanmasının söz konusu olmadığı belirlenmiştir.
D- Somut Olay
Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığının 2018/42081 soruşturma sayılı dosyası şüphelileri olan ve haklarında yakalama emri bulunması nedeniyle aranan, FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün Şanlıurfa il imamı ... ve eşi ...'ın ... Çukurova/ADANA adresinde saklandıklarının tespit edilmesi üzerine, adli arama kararına istinaden icra edilen aramada yakalandıkları, yakalandıkları ikamette sanık ... adına İşbankası tarafından düzenlenmiş Bankamatik kartının bulunduğu, ikamete bağlanan wifi aboneliğinin ve kira sözleşmesininde sanık ... adına olduğunun tespit edildiği, ikametin maliki tanık ..., ... tarafından sanık ... adına düzenlenmiş kimlik ibraz edildiğini, kira sözleşmesini kendisini ... olarak tanıtan ... ile imzalandığın beyan ettiği, ...'da tanık olarak alınan beyanında tanık ...'i doğruladığı, yine ... tanık olarak alınan beyanında, eşi ...'ın ev tutarken kendisini ... olarak tanıttığını, ...'nın durumlarının sıkıntılı olduğunu bildiğini, kendi adını kullanabileceklerini söylediğini, bu şekilde onun adını kullandıklarını beyan ettiği ve bu şekilde gerçekleştiği kabul edilen olayda; sanık ...'nın, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan arandıklarını ve haklarında yakalama kararı olduğunu bildiği Şanlıurfa il imamı ... ve ...'ın yakalanmamaları için barınmalarını temin etmek maksadı ile kimlik bilgilerini kullanmalarına izin vermesi, bu bağlamda saklandıkları evin kira sözleşmesinin kendi adına yapılmasına rıza göstermesi, adına çıkartığı bankamatik kartını kullanmaları için ... ve ...'a vermesi, iletişimlerini temin etmek için kaldıkları eve kendi adına internet bağlatması şeklinde sübut bulan eylemlerinin; FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensupları hakkında başlatılan soruşturma sırasında, güvenlik güçlerince aranan ve haklarında yakalama kararı bulunan şahısları, silahlı terör örgütü üyeliğinden arandıklarını ve haklarında yakalama kararı bulunduğunu bilerek yakalanmamalarını sağlamak amacıyla barınmalarına yardım etmeye yönelik olduğu, silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme kastının açık bir şekilde ortaya konulduğu, bu hususun akrabalık ilişkileri ve insani mülahazalarla izah edilemeyeceği ve silahlı terör örgütüne yardım etme suçunun oluştuğu konusunda şüphe bulunmadığı anlaşılmakla, sanığın atılı suçtan mahkumiyetine dair hükmün onanması gerektiği düşünüldüğünden, Yüksek Dairenin bozma kararına karşı CMK'nın 308. maddesi uyarınca olağanüstü itiraz yasa yoluna başvurmak gerekmiştir.
II. GEREKÇE
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itiraz yazısı, sanık savunması ve tüm dosya kapsamına göre;
Haklarında yakalama emri bulunan örgütün Şanlıurfa il imamı ... ve eşi ...'ın ... Çukurova/ADANA adresinde saklandıklarının tespit edildiği, arama kararına istinaden yapılan aramada söz konusu adreste yakalandıkları, saklandıkları ikamette sanık ... adına İşbankası tarafından düzenlenmiş bankamatik kartının bulunduğu, ikamete bağlanan internet aboneliğinin sanık ... adına kayıtlı olduğunun anlaşıldığı, yine kira sözleşmesinin de ... adına düzenlemiş olduğunun tespit edildiği, ikametin maliki olan ve tanık olarak dinlenilen ...'in, ... tarafından sanık ... adına düzenlenmiş kimlik ibraz edildiği ve kira sözleşmesini kendisini ... olarak tanıtan ... ile imzalandığını beyan ettiği, tanık ...'ın da hazırlık aşamasında alınan beyanında sanık ...'ya ait kimlik fotokopisini temin ederek kira sözleşmesi düzenlediği şeklinde dolaylı ikrarı ile diğer tanığın anlatımını doğruladığı, tanık ...'ın soruşturma aşamasında alınan beyanında; eşi ...'ın ev tutarken kendisini sanık ... olarak tanıttığı, ...'nın durumlarının sıkıntılı olduğunu bildiği, kendi adını kullanabileceklerini söylediği, bu şekilde onun adını kullandıklarını beyan ettiği, bu şekilde sanık ...'nın, FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan aranan Şanlıurfa il imamı ... ve eşi ...'ın saklanmalarını temin etmek maksadı ile kimlik fotokopisini vererek kimlik bilgilerini kullandırdığı, bu surette kira sözleşmesinin sanık ... adına düzenlendiği; ... ve eşi ...'ın banka hesaplarının izlenme ihtimaline istinaden sanığın kendi adına kayıtlı bankamatik kartını adı geçen kişilere kullanmaları amacıyla teslim ettiği, yine evde saklanan kişilerin iletişim kurabilmelerini teminen saklandıkları ikamete internet aboneliği bağlattığı anlaşılmakla, bu şekilde silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan arandıklarını bildiği kişilerin yukarıda izah edilen eylemleriyle saklanmalarını sağlamak suretiyle silahlı terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etme kastıyla hareket ettiği, söz konusu kişilerin eşinin akrabası olduğu ve arandıklarını bilmediği ayrıca bu kişilere kimlik fotokopisini vermediği şeklindeki savunmasının ise hayatın olağan akışını aykırı olduğu gibi tanıkların hazırlık aşamasındaki beyanlarına göre sanığın bu savunmasının gerçeği yansıtmadığının anlaşıldığından, sanığın silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme suçundan mahkumiyetine dair hükmün ve buna ilişkin istinaf başvurusunun esastan reddi kararının onanmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hükmün bozulmasına karar verilmiş olması nedeniyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itiraz talebinin yerinde olduğu sonucuna varılmıştır.
III. KARAR
1. Gerekçe bölümünde belirtilen nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı İTİRAZININ KABULÜNE,
2. 5271 sayılı Kanun’un 308 inci maddesinin ikinci fıkrası gereği Yargıtay 3. Ceza Dairesinin,
17.12.2024 tarihli ve 2022/24627 Esas, 2024/18462 sayılı bozma ilâmının KALDIRILMASINA,
3.Bölge Adliye Mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle;
Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler, gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz olarak sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanık müdafiinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden CMK'nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle hükmün ONANMASINA, dava dosyasının 5271 sayılı CMK’nın 304. maddesi uyarınca Adana 13. Ağır Ceza Mahkemesine, Yargıtay ilâmının bir örneğinin ise Adana Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.05.2025 tarihinde karar verildi.
