CEZA YARGILAMASINDA SON SÖZ SANIĞINDIR KURALI
Bayram Yüksekkaya


CEZA YARGILAMASINDA SON SÖZ SANIĞINDIR KURALI
04-11-2025

Ceza yargılaması bir çok ilkelerin birleşiminden ve bu ilkelere bağlı kurallardan oluşur. Bu ilkeler ve ilkellere bağlı çıkarılan kurallar, esasında bir çok hakkın korunmasına hizmet eder. Örneğin "masumiyet (suçsuzluk) karinesi / ilkesi"nin bir sonucu olarak, "şüpheden sanık yararlanır" kuralı ceza yargılamasına hakim olmuştur. Bu ilke ve kurallar, esasen Anayasa md. 34/4.f.'da düzenlenen "Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz." emri ile vücut bulmuş, lekelenmeme hakkı gibi hakların temelini oluşturmuştur.

Savunma hakkı da diğer bir çok hak gibi, ceza yargılamasında en çok gözetilen hakların başında gelmektedir.

Ceza yargılamasında son sözün sanığa verilmesi kuralı da işte savunma hakkının bir yansıması niteliğindedir.

duruşmada son söz sanığa verilir

Yasal Düzenleme

CMK md. 216/3.f.: "Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir." hükmünü içermektedir.

CMK md. 216, "Delillerin tartışılması" başlığını taşımaktadır. Zaten ceza yargılamasının omurgasını, itham ve ithama bağlı delillerin tartışılması oluşturmakla beraber savunma hakkı; mevcut itham ve ithama bağlı delillere karşı sanığın kendisini savunması, delillerin tartışılması aşamasına aktif bir şekilde katılabilmesi, yeni delil ileri sürebilmesi gibi bir çok hak ve yetkisini kapsamaktadır. 

Tüm bu tartışma içerisinde herkes sözünü söyledikten sonra, hükümden yani mahkemenin kararını (vermeden değil) açıklamadan önce son sözü yine sanığın söylemesi, emredici bir kuraldır ve savunma hakkının bir sonucudur. Zira sanık, en son anda dahi eksik yahut yanlış gördüğü yerleri belirtmek için savunma hakkına sahip olmalıdır. Ceza yargılaması herkesten çok, sanığın özgürlüğünü, hukuki durumunu ve hatta o andan sonraki yaşamını etkileyecektir. 

Son sözün hazır olan sanığa verilmesi kuralı ile ilgili bir başka yasal düzenleme, yine CMK'da yer alan ve temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması durumunda "Duruşmada Usul" başlığı ile bu evredeki kuralları düzenleyen CMK md. 300/2.f.'dır: "Her hâlde son söz sanığındır."

Görüldüğü üzere gerek yerel mahkemede gerek temyiz aşamasında ve gerekse de istinaf aşamasında, her halde son söz her zaman duruşmada hazır bulunan sanığa verilir. 

Son Sözün Sanığa Verilmesinin Nedeni Nedir?

Her ne kadar yukarıda bu konuya dair kısa bir bilgilendirme yapmış isek de son sözün sanığa neden verildiğini tam anlamadan, bu kuralın öneminin de anlaşılması mümkün olamayacaktır. 

Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve bir çok daire kararında, son sözün sanığa verilmesi kuralına dair incelemelerde, öğretideki şu görüşlere önemle değinilmiştir:

"Nitekim öğretide de; "En son söz sanığındır. Son sözün sanığa verilmesi, müdafaa bakımından çok önemlidir. Bunun içindir ki son sözün hazır bulunan sanığa verilmemesi mutlak temyiz sebebi (hukuka kesin aykırılık) ve dolayısıyla bozma sebebi sayılmaktadır" (Nurullah Kunter, Feridun Yenisey, Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 16. Bası, Beta, İstanbul, s. 1293); "Hüküm (karar) safhasına geçmeden önce son söz hazır bulunan sanığa verilmek zorundadır. Bu hüküm (CMK'nun 216/3) silahların eşitliği ve suçsuzluk karinesi ilkelerinin bir gereği olarak düzenlenmiş ve uyulması zorunlu emredici bir hükümdür" (Yener Ünver, Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, 6. Bası, Adalet, Ankara, cilt: 2, s. 138); şeklinde görüşler ileri sürülmek suretiyle duruşmada hazır bulunan sanığa mutlaka son sözün verilmesi gerektiği düşüncesi ittifakla benimsenmiştir." (CGK; 2012/1406 E., 2013/30 K.; 2016/255 E., 2019/660 K.; 2020/129 E., 2020/230 K.,2021/21 E.,  2021/37 K.)

Son sözün duruşmada hazır bulunan sanığa verilmesi kuralının öneminden çok emrediciliği üzerinde duran öğreti, bu emrediciliğin hakkın öneminden kaynaklandığını söylemektedirler.

Uygulamada Mahkemelerin "Son Söz" Kuralına Verdikleri Önem

Hemen belirtelim ki, duruşmada hazır bulunan sanığa son sözün verilmemesi nedeniyle yığınla bozma kararının bulunması, bu kurala yerel mahkemelerin pek de riayet etmediklerini bize net şekilde göstermektedir. 

Aslında bu durum, yerel mahkemelerin savunmaya hakkına bağlı bir çok kurala uymaması nedeninden kaynaklanmaktadır. Yoksa yerel mahkemelerin "son söz kuralına" dair özel bir antipatileri bulunmamaktadır. 

Maalesef bir çok savunma hakkına bağlı emredici kural gibi son söz kuralında da yerel mahkemeler, şu şekilde bir uygulama yapmaktadırlar:

"SANIKTAN SON SÖZLERİ SORULDU: Takdir mahkemenindir dedi.
SANIK MÜDAFİNDEN SON SÖZLERİ SORULDU: Takdir mahkemenindir dedi.
Dosya incelendi.Araştırılacak başkaca bir husus kalmadığından açık duruşmaya son verildiği bildirildi.” (3. Ceza Dairesi, 2016/10826 E., 2017/4565 K. muhalefet şerhi)

son söz sanığa verilir

Tüm uygulayıcılar çok iyi bilmektedir ki mahkemeler, sanığa son sözünü sordukları aşamaya geldiklerinde, sanık hakkındaki kararlarını çoktan vermişlerdir. Mahkeme, kararı yazdırmaya hazır bir şekilde duruşmaya çıktığından, sanığın son sözünün de  sadece "usulen" yapılması gereken bir işlem haline getirmişlerdir. 

Her ne kadar tutanağa bu şekilde geçirilse de sanıklar, çoğu zaman son sözün neden sorulduğunu ve önemini bilmezler. Mahkemece de bu konuda bir açıklama yapılmaz. Genellikle "Artık karar vereceğiz, son sözün nedir, var mı söyleyeceğin bir şey" benzeri sözlerle sanığın son sözü sorulmaktadır. 

İşte bu soruyu ve verilen cevabı, sadece "kanunun emredici bir düzenlemesinin zapta geçirilmesinden ibaret" bir eylemden öte görmeyen yerel mahkemeler; ne Yargıtay'ın ne öğretinin ne de kanunun bu konudaki hassasiyetine sahip değildirler. Bu hassasiyete sahip olmadıkları için de temyiz incelemesinde bu konuda yığınla karar verilmektedir. 

Uygulamada; "son söz" kuralı o kadar "gereksiz" görülmektedir ki; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı yapmış olduğu bir itirazda, esas hakkında savunma yapıldıktan sonra sanığa ayrıca son sözünün sorulmamasının, emredici düzenlemeye rağmen "sakıncasız" olduğunu dile getirmiştir. Uygulamada bu şekilde oluşmuş "kadim" mantığın daha iyi anlaşılması için, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın ilgili itirazını aynen aktarmayı uygun görüyoruz:

"14.04.2010 tarihli son duruşmada, esas hakkındaki mütalaadan sonra sanıkların herbirine esas hakkındaki mütalaa için söz hakkı verilmiş, sanıklar savunmanının esasa ilişkin beyanı alındıktan sonra da (sanıklara son sözleri sorulmadan) belirtilen cezalandırma kararı verilmiştir.

CMK'nun 216/3. maddesi, 'Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir' hükmünü amirdir. Bu düzenleme, sanık/sanıklar için, kendilerini yeterince ifade edebilmeleri için verilmiş bir savunma hakkıdır. Ceza yargılamasında maddi gerçekliğin esas olduğu göz önüne alındığında, kendini ancak yeterince ifade edemeyen sanık için bu hükmün mutlaka işlerlik kazanması gerekir. Dosya kapsamı ele alındığında, sanıklara (gerek kendileri, gerekse tercümanları aracılığıyla) esas hakkında mütalaadan sonra bir bakıma son söz verilmiştir. Son sözün verilme amacı, tüm yargılama süreci ve kapsamına ilişkin genel bir değerlendirme olması gerekir. Başka bir anlatımla son sözler olgusu, savunmaların bir tekrarı niteliğinde olmaması gerekir. CMK'nun 216. maddesinin (1) ve (2) fıkralarına bakıldığında, delillerin ortaya konması sırasında söz hakkının kimlere ve hangi sırayla verileceği ayrıntılı olarak belirlenmiştir. Bu nedenle, eğer yeni bir delil ortaya konmamış ise, esas hakkında savunma için beyanda bulunan sanık için son söz ibaresi yazılmadığından bahisle savunma hakkının kısıtlandığından söz edilmesi isabetli değildir. Dikkat edildiğinde, esas hakkındaki mütalaa sonrasında ve karar anına kadar sanıkların aleyhine hiçbir işlem yapılmadığı gibi, karar da, esas hakkındaki mütalaa gibi çıkmıştır.

Öte yandan mahkemece sanıklara son söz verilmemesinin, bir unutma olduğu da açıktır. Esas hakkındaki mütalaadan sonra sanıklara mütalaaya ilişkin diyeceklerinin sorulması, 'son söz' ibaresinin unutulduğunu göstermektedir. Esas hakkındaki mütalaa sonrası herhangi bir işlem yapılmamış ise, salt 'son söz' ibaresinin yazılmamasının bozma nedeni yapılması, hakkaniyete uygun olmayacaktır.

Kaldı ki, sanıkların esas hakkındaki mütalaaya karşı diyecekleri sorulduğunda, sanıkların hepsi, suçsuz olduklarını, mütalaayı kabul etmediklerini, beraat etmelerini ve tahliyelerini istedikleri görülmektedir. Belirtildiği gibi, bu beyanlar, zaten sanıklar için son söz niteliğindedir.

Sonuç itibariyle; sanıklara ve savunmanlarına esas hakkında savunmadan sonra beyanlarının sorulması, esas hakkındaki mütalaadan sonra esaslı ve/veya sanıkların açıklaması gereken bir işlemin yapılmaması, sanıkların esas hakkındaki mütalaadan sonraki tespit edilen beyanlarının son sözleri niteliğinde olması olguları gözetildiğinde, sanıkların savunma haklarının mutlak kısıtlandığından söz edilmesi isabetli değildir" (Ceza Genel Kurulu, 2012/7-1406 E., 2013/30 K.).

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı'nın bu itirazını, Yargıtay Ceza Genel Kurulu;

"Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü açıklamasından sonra duruşmada hazır bulunan sanıkların esasa ilişkin savunmada bulundukları, sanıklardan sonra sanıklar müdafiinin de esasa ilişkin savunma yaptığı ve bu işlemden sonra yargılamanın bitirilerek hükmün tefhim edildiği göz önüne alındığında, yargılamanın bitirilmesinden önce sanıklara son sözün verilmemesi 5271 sayılı CMK'nun 216/3. maddesine aykırılık oluşturduğundan, savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuran bu usule aykırılık nedeniyle yerel mahkeme kararının Özel Dairece bozulmasına karar verilmesi isabetlidir." 

şeklinde reddetmiştir. (Ceza Genel Kurulu, 2012/7-1406 E., 2013/30 K.)

Yargıtay kararları külliyatında, böyle bir çok karar vardır. Görüldüğü üzere, savunma hakkının önemli bir yansıması olan "son söz" kuralının hiçbir şekilde önemsenmemesi, hatta sanığın son sözünün sorulmamasının hiç önemli olmadığı yönündeki zihniyet, hakim zihniyet olarak varlığını sürdürmektedir. 

son söz kuralı

"Sanık Son Sözünde Ne Söyleyecek Ki Ne Değişecek?" Mantığı

Yukarıda anlatılmaya çalışılan zihniyetin formüle edilmiş hali tam olarak bu şekildedir. "Sanık son sözünde ne söyleyebilir ki, zaten yargılama sona gelmiş" mantığı, orta çağdaki engizisyon mantığıdır. 

Orta çağda var olan en basit muhakeme kurallarının dahi uygulanmadığı engizisyon soruşturmalarında, suçlanan kişiye 2 tercih hakkı veriliyordu: Ya itiraf et ya öl! Hatta itiraf etmesi için insanlığın gördüğü en ağır işkenceler yapılan sanık, buna rağmen bir itirafta bulunmazsa öldürülüyor, sonra sanık hakkında "sözde" yargılama yapılıyordu. 

Günümüzde "savunma hakkı"nı kısıtlayan kim varsa, insanlığın yüz karası engizisyon uygulamalarının post modern halini ve mantığını temsil etmektedir. Bugün işkenceler, öldürmeler, organ koparmalar kalkmıştır ancak bunların yerini uzun tutukluluk halleri nedeniyle fiziken olmasa da sosyolojik ve psikolojik anlamda ölüme terk etmeler, sanığın kendisini savunma hakkını kullanmasını engellemeler, kanunun açıkça verdiği hakların kullanmasının önüne geçmeler almıştır. Hatta bir dönem o kadar ileri gidilmiştir ki, engisisyon benzeri kurulan "Özel Yetkili Mahkemeler" aracılığıyla, bir çok insan engizisyon dönemini mumla arar hale gelmiş, bir terör örgütü yargıyı ele geçirerek, tedhiş uygulamıştır.

Ve işte bu zihniyet sahipleri hep aynı şeyi söyleyerek kendilerini savunmuşlar ve haklı çıkarmaya çalışmışlardır: "Bu hakkı tanısak ne olacak, ne değişecek?"

Peki Nasıl Olmalı?

Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler, öğretinin görüşü ve Yargıtay'ın bu yönde vermiş olduğu kararlar bir arada değerlendirildiğinde, duruşmada hazır bulunan sanığa son sözünün sorulması kuralının uygulaması, mevcut uygulamanın aksine, önemine uygun hale getirilmelidir.

Öncelikle, gelinen aşamada geçirilen evreler sanığa kısaca özetlenmelidir. Sanığa, yargılamanın bir özeti verilmelidir. Sanığa; iddianamedeki itham, yargılamada tartışılan deliller, sanığın savunması ve diğer belge ve bilgiler başlık halinde anlatılmalıdır. Tüm bu özet halinde sunulan yargılamaya, ithama, delillere yahut yapmış olduğu savunmaya dair eklemek, söylemek yahut değiştirmek istediği bir hususun olup olmadığı, bu aşamadan sonra artık kararın verileceği, bir hukukçuya yakışır şekilde sanıkla diyalog kurularak belirtilmeli, sanığın verilecek kararın önemini anlaması sağlanarak son sözleri tutanağa geçirilmelidir.

Ve tüm bunlardan daha da önemlisi, Ceza Muhakemesinde Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminin Kullanılması Hakkında Yönetmelik'in 9 maddesinin birinci fıkrasında emredici olarak düzenlenen "Görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması olanağının varlığı hâlinde, kanunlardaki usul ve esaslar dairesinde, soruşturma veya kovuşturma aşamasında yapılan her türlü işlem SEGBİS ile kayda alınır." hükmünün uygulanarak, yargılamanın tüm aşamalarının olduğu gibi, son söz aşamasının da kayda alınması zaruridir. Zira yargılamanın tüm aşamaları kayda alınsa; tutanağa "hakim / heyet değişikliği nedeniyle önceki zabıtlar okundu, iddianame okundu, savunma dilekçesi okundu, gelen rapor okundu" olarak geçen kayıtların hepsinin "gerçek dışı" olduğu tespit edilecek, bir çok yargılamada sanığa son sözü HİÇ sorulmadan tutanağa sanki sorulmuş gibi geçirilerek zaptın oluşturulduğu görülecektir. Ancak SEGBİS'le kayıt alma zorunluluğunun uygulanması durumunda; bir çok hak ihlalinin açıkça ortaya çıkacağından, zapta yansıyanlarla gerçekte duruşma salonunda yaşananların farklı olduğu tespit edileceğinden ve bu nedenle bir çok yargı mensubunun, meslekten ihraçlarına varacak kadar büyük sonuçlar doğacağından, SEGBİS'le kayıt alma zorunluluğu ya hiç uygulanmamakta ya da bu tip işlemlerin olmadığı, tanıkların ve özellikle sanık ve sanık müdafilerine söz verilen kısımların SEGBİS ile kayıt altına alınma ile yetinildiği, herkesçe bilinen bir gerçektir.

son söz kuralı

Sonuç

Son söz, aynı esas hakkında savunma kadar önemli bir savunma hakkı kurumudur. Sanık, mahkeme dosyalarının üzerinde ismi yazan, celseden celseye görülenden ibaret bir organizma değil; hayatı, ailesi, hayalleri, hataları, yanlışları, doğruları, gerçekleri olan bir "insan"dır. Sanık, kimseden aşağıda olmadığı gibi kimseden üstün de değildir ve kanun önünde istisnasız herkesle eşit haklara sahip bir bireydir.

Bir kişinin suç işleme ithamı altında olması, o kişinin ulusal ve uluslararası hukukça tanınan haklarını kullanmasına engel olmayıp aksine, yargının; bu hakların sanık tarafından kanunun çizdiği sınırlar içerisinde ve bu sınırlar dahilinde özgürce kullanmasını sağlaması şeklinde bir görevi, yükümlülüğü vardır.

Ancak yukarıda delilleri ile net bir şekilde ortaya konulduğu gibi, en başta yargı organları, sanığın savunma hakkını kısıtlayan işlemler tesis etmekte, bunların içerisinde temyiz ağına takılanlar düzeltilmekte, takılmayanlar ise haksızlığa uğramış şekilde sonlanmaktadır. 

Son söz, duruşma aşamasında sanığa verilen son savunma hakkıdır. Yargılamayı, iddianame ve esasa dair savunmadan öte görmek istemeyen bazı yargı makamları (özellikle yerel mahkemeler), son söz gibi savunma hakkının olmazsa olmaz yansımalarını görmezden gelmekte, bazen sanığa hiç sorulmayan soru-cevapları tutanağa geçirmek suretiyle görünüşte bir yasallık oluşturmaya çalışmaktadırlar. Son söz kuralı da işte bu uygulanın kurbanı olan haklardan sadece biridir...

Bayram Yüksekkaya
Site Etiketleri: Adana Ceza Avukatı Adana Boşanma Avukatı Adana Avukat Adana Ağır Ceza Avukatı Ceza Avukatı Adana Avukat Boşanma Avukatı Ağır Ceza Avukatı Adana Ceza Avukatı Adana Ağır Ceza Avukatı

BENZER KONULAR

Adli Sicil Kaydı ve Arşiv Kaydı Silinir Mi?

Aile Konut Şerhi

ANLAŞMALI BOŞANMA VE BOŞANMA PROTOKOLÜ

ATATÜRK ALEYHİNE SUÇLAR

BOŞANMA DAVALARINDA MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT

BOŞANMA DAVASI

GÖREVİ YAPTIRMAMAK İÇİN DİRENME SUÇU

7406 SAYILI KANUN İLE TCK'DA VE BİR KISIM KANUNLARDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER

İŞLENEMEZ SUÇ

MEŞRU SAVUNMA

ORGANİZE SUÇLULUK

SUÇUN DEREBEYLERİ

CEZA AVUKATININ YOL HARİTASI

KASTEN ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS SUÇU

SUÇA YARDIM ETME

TCK MD 1 - CEZA KANUNUNUN AMACI

TCK MADDE 267 İFTİRA SUÇU

YAĞMA (GASP) SUÇU

UYUŞTURUCU VE UYARICI MADDE TİCARETİ YAPMA SUÇU

TEFECİLİK SUÇU ÜZERİNE

HİÇ KİMSE KONUŞMAYA ZORLANAMAZ!

CEZA KANUNLARINI BİLMEMEK MAZERET DEĞİLDİR

BOŞANMA DAVALARINDA CİNSEL KUSUR İDDİALARI

KISITLAMA KARARI VE AVUKATIN HAKLARI

CEZA YARGILAMASINDA SONRADAN DEĞİŞEN - ÇELİŞEN İFADE

YARGITAY KURAL OLARAK MADDİ VAKIA DENETİMİ YAPAMAZ

SUÇ İŞLEMEK AMACIYLA ÖRGÜT KURMA SUÇLARINDA HİYERARŞİ VE İSPAT SORUNU BİR KARAR İNCELEMESİ

TERK SEBEBİYLE BOŞANMA DAVASI

EVLİLİKTE ÇOCUĞU KORUMAK İÇİN TEHDİT - BOŞANMA

HUKUKUN YASAKLADIĞI PUSULA: SUÇ YOLU (ITER CRIMINIS)

KASTEN ÖLDÜRME SUÇLARINDA TAHRİK

CEZA SORUŞTURMASI VE YARGILAMASINDA AVUKATIN YERİ VE ZORUNLU-İSTEĞE BAĞLI MÜDAFİLİK

KATALOG SUÇ GEREKÇESİYLE TUTUKLAMA VE ANAYASA'YA AYKIRILIK SORUNU

EŞ TAKİBİ - DEDEKTİFLİK VE HUKUKİ DURUM

KÖTÜ MUAMELE SUÇU (TCK M. 232/1. F.)

POŞETTE PARMAK İZİ ÇIKMASI CEZALANDIRMAK İÇİN TEK BAŞINA YETERLİ DEĞİLDİR

6284 SAYILI KANUN: SOMUT DELİLİN HİÇE SAYILMASI VE ÇÖZÜM

POSTMODERN ENGİZİSYON KURALI: KADININ BEYANI ESASTIR!

CİNSEL SUÇLARDA İFTİRALAR VE SAVUNMANIN HUKUKSAL GÜCÜ

CEZA YARGILAMASININ AMACI: MADDİ GERÇEĞİ ORTAYA ÇIKARMAK

HUKUKA AYKIRI ESAS HAKKINDA MÜTALAA SORUNU

YARGITAY KARARLARI PENCERESİNDEN "SUÇ İŞLEMEYE TAHRİK" SUÇU

SUSMA HAKKINI KULLANMAK ve SUÇU İNKAR ETME ALEYHE YORUMLANAMAZ

TÜRK CEZA KANUNU'NA GÖRE HIRSIZLIK SUÇU: TANIMI, CEZASI VE İSTİSNALAR

YARGITAY'A GÖRE "YAĞMA SUÇU"

BOŞANMA HUKUKUNDA "EYLEMLİ / FİİLİ AYRILIK" KAVRAMI

ZİNCİRLEME UYUŞTURUCU TİCARETİ SUÇUNDA ETKİN PİŞMANLIK

TİK TOK PAYLAŞIMLARI VE BOŞANMA

CEZA DAVALARININ VAZGEÇİLMEZ UNSURU: TANIK

SUÇ İŞLEMEK AMACIYLA ÖRGÜT KURMA SUÇUNDA KAST

KARŞI CİNSLE YANAK YANAĞA FOTOĞRAF ÇEKTİRMEK - BOŞANMA

KİŞİSEL VERİLERDE HAKİMİYET UNSURU VE BERAAT NEDENİ

CEZA DAVALARINDA DAVA ZAMANAŞIMI

TALİMATLA İFADE ALMA / SAVUNMA VE 5 YIL ALT SINIR SORUNU

YEREL MAHKEMELERİN SEGBİS KARŞITLIĞI VE SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI

CEZA DAVALARINDA CEZANIN BELİRLENMESİ

SANIK SAVUNMASININ ÇÖKMESİ

KARIŞTIRILAN ÖNEMLİ 5 KAVRAM: DAİMİ ARAMA KARARI - YAKALAMA EMRİ - GÖZALTI - KAÇAKLIK KARARI - TUTUKLAMA KARARI

NİTELİKLİ CİNSEL İSTİSMAR İDDİASI VE BERAAT: BİR KARAR İNCELEMESİ

DEEPFAKE VE DEEPFAKE SUÇLARI

TELETIP - TELE SAĞLIK VE UZAKTAN SAĞLIK HİZMETİNİN HUKUKİ BOYUTU

HACK SUÇLARI VE TCK'DAKİ CEZAİ YAPTIRIMLARI: DİJİTAL DÜNYADA HUKUKİ GÜVENLİĞİNİZ

MAHKEMEDEN TUTUKLANMAMA GÜVENCESİ KARARI

CEZA YARGILAMASINDA SON SÖZ SANIĞINDIR KURALI

TÜRK CEZA HUKUKUNDA HAKSIZ TAHRİK KAVRAMI

TÜRK HUKUKUNDA DİJİTAL UNUTULMA HAKKI